Translate / Tercüme et

Monday 15 February 2010

Banu Avar Antalya Konferansı 30.01.2010 - (Kaynak: Kanat ATKAYA)

26 Ocak 2010

katkaya@hurriyet.com.tr

Şakir Bey’in iklimi


RAHMETLİ Şakir ve Nejat Eczacıbaşı bir iklim yarattılar.

Ben ve benim gibi pek çok şanslı, hevesli genç insan bu iklimde büyüdü.


Festival olmasaydı, o festivalde liseli bir ergen olarak Herbie Hancock’u dinlemeseydim, merakımın peşinden Amerikan Konsolosluğu’nun Tepebaşı’ndaki kütüphanesine koşmasaydım, orada Downbeat ve Rolling Stone dergilerini, Lester Bangs ve Greil Marcus gibi büyük müzik yazarlarını keşfetmeseydim hayatım bugünkü gibi şekillenebilir miydi?

Eczacıbaşı ailesinin himayesindeki İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı olmasaydı Bob Dylan’dan Miles Davis’e, Nick Cave’den Patti Smith’e kadar yüzlerce ismi kim getirecekti İstanbul’a?

Kimse uğraşmazdı, vallahi de uğraşmazdı, billahi de uğraşmazdı.


Ya filmler? O cânım “Sinema Günleri” olmasaydı nereden bulup seyredecektik o yıllarda mesela Pier Paolo Pasolini’yi?


Sayelerinde “download” edebildik zihnimize o filmleri.

* * *


Kolay işler değil bunlar.


Joan Baez
ikna edilene kadar bu ülkeye gelip konser veren ünlü sayısı belli.


Baez
gelince Dylan gelmeye ikna oldu, o olunca Laurie Anderson ikna oldu, o Lou Reed’i ikna etti, o Patti’yi...


“Bu sahnede Dylan çaldı, Miles çaldı”
dediğinde “Ben de gelirim o zaman” diyenlerin sayısı arttı.


“Eskiden buralar hep dutluktu...”
muhabbetine girmeyelim fakat İKSV olmasaydı bunların hiçbiri olmazdı.


Nejat Bey
olmasaydı, Şakir Bey olmasaydı, başkasını bilmem ama azından ben başka bir adam olurdum.


Festivalin açtığı müzik şemsiyesinin altında soluklandık, 1980’lerin ortalarında bile çorak olan kültür ortamında nefes alıp verebildik.


Düşünün, yoksa o yılların en büyük konseri Örovizyon birincisi, dönemin milli damat adayıJohnny Logan!


Şakir Bey
’in müzik şemsiyesinin ötesinde bir etki alanı vardı kuşkusuz.


Tek tek sayması zor...


Vefat haberinin altındaki okuyucu yorumlarını okudum farklı gazetelerin web sayfalarında.


Kimi “Sayende Sinematek’te Potemkin Zırhlısı’nı seyrettim” diye şükranlarını sunuyordu, kimi fotoğraflarının yeterince tanınmadığına isyan ediyordu.


Bir hayata sığdığına inanmak zor.

* * *


Şakir Bey
’i bugün Teşvikiye’den kalabalık olacağını tahmin ettiğim bir buluşmayla uğurlayacağız.


“Yeri doldurulamayacak...”
diye başlayan cümleler bitik/klasiktir, içi boşaltılmıştır.


Fakat bazen hayat öyle bir durumda yakalıyor ki insanı o klişe ete kemiğe bürünüyor; hadi gel de doldur bakalım Şakir Bey’in yerini.


Geride bıraktığı güçlü miras, yani Vakıf, yıllarını verdiği yeni, güzel binasında emniyette.


Ağabeyi ile yarattığı iklimde büyüyenler eminim Şakir Bey’i mutlu edecek kadar çalışkan olacaktır.


Ailesine ve başta Görgün Taner olmak üzere Vakıf’taki dostlarıma sabır dilerim.


Şakir Bey
’i bir kadeh şarapla, çektiği fotoğraflara bakıp, Miles Davis dinleyerek andım; bu kıymetli büyüğümü özleyeceğim.


Kaynak: hurriyet.com.tr

No comments:

Post a Comment