Translate / Tercüme et

Monday 26 April 2010

Seçim günlerinin “cambaza bak” oyunları...

Seçim günlerinin “cambaza bak” oyunları

M. Emin Koç

Önümüzdeki günler “seçim” günleridir.
Geçmişte olduğu gibi “cambaza bak” oyunları sahne alacak!
Önceki akşam Meltem TV’de Banu Avar’ı izlerken, Türk milleti üzerinde oynanan “devlet tiyatro”ları ve “küresel–yerel toplum mühendislikleri” hafızamda yeniden tazelendi. Zihnimde seçim sürecinde yaşayacağımız “cambaza bak” oyunları billurlaştı.
Böylece Türkiye’nin seçimi, Türk milletinin seçimi olmayacak.
Bu oyunun ilk sinyalleri geliyor.
Başbakan R. T. Erdoğan ABD ziyareti dönüşünde soluğu TV kanallarında aldı. Erdoğan’ın NTV’deki canlı yayın pozlarından ve “milli tondan çıkışlar”ından “seçim sürecinin cambaza bak oyunu”nun sinyallerini almamak için kör veya sağır olmak lazım.
İran, Ermenistan, Afganistan, Irak, İsrail ile ilişkiler ve sair BOP meseleleri, Amerika ziyaretinin ana gündem maddeleriydi.
ABD yönetimi, Erdoğan’dan almak istediğini aldı.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davudoğlu, fır dönmeye başladı bile… Davutoğlu, Beyazsaray’ın balkonundan uçurulmuş ayağına haber kağıtları bağlanmış haberci güvercinler gibi kanat çırpıyor.
İlk poz Brezilya Devlet Başkanı Lula De Silva ile verildi. Malum, Brezilya yönetimi, karşı–devrimci olarak biliniyor; Amerika’nın sömürgeci politikalarına karşı duruşuyla nam salmış! Çöken küresel kapitalizmden Prof. Dr. Haydar Baş beyin “Milli Ekonomi Modeli”nin birçok temel esaslarını kendine uyarlayarak ve IMF ve sair sömürgecilerin himmetini elinin tersiyle itip kendi yağıyla kavrularak sıyrılmış.
Erdoğan, ilk pozunu işte bu De Silva ile verdi. NTV ve sair TV kanallarındaki “milli tondan pozlar” ardı ardına geldi.
Erdoğan, Irak’ta 100 binlerce kadın dul kaldı, ne oldu, bunun hesabını kim verecek, diye sordu yüksek perdeden bir tonla!
Irak’ın işgali BOP kapsamında gerçekleşti, BOP kapsamında sürdürülüyor.
Ben BOP’un ortakçısı olmadığıma göre hesabını ben verecek değilim…
Kim BOP kapsamında misyon üstlendi ise o düşünsün Irak’taki vahşetin ve işgalin hesabını!
Sahi 13 Ocak 2009 günü Erdoğan, TBMM grup konuşmasında, kendisi açıklamamış mıydı, biz BOP kapsamında misyon üstlendik, diye… Pardon!
Yoksa Erdoğan, canlı yayında milletin huzurunda günah çıkartıyor da, biz mi bu işin künhüne vakıf değiliz!
Erdoğan, aynı sahnede İran’da nükleer bomba yok, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) yetkilileri ve BM Güvenlik Konseyi üyesi devletleri İran’da somut bir nükleer bombanın varlığını söyleyemiyorlar, ama İsrail’de var, diyor. Niye kimse, elinde nükleer bombası olan İsrail’e bir şey demiyor, diye de çıkışıyor.
Uluslar arası gözlemciler ise Erdoğan, George Mason Üniversitesinde yaklaşık 60 kişi önünde konuşurken laf arasında geçiştirmesi dışında, neden Amerika ziyaretinde yaptığı basın toplantılarında ve dışa açık üst düzey görüşmelerinde İsrail’in elindeki nükleer bombayı gündeme getirmedi, diye sormadan edemiyor.
Seçim mevsiminde Erdoğan, güya İsrail karşıtı duruş sergiliyor; aynı gün AKP hükümeti, İsrail tarafından modernize edilmiş Türk tanklarının teslim seremonisini yapıyor. Aynı demde Türkiye ile İsrail arasındaki stratejik işbirliği anlaşmalarının aynı şekilde devam edeceği teyid ediliyor.
Bu, hem perhiz, hem de lahana turşusu pozu olsa gerek!
Erdoğan’ın Davos’taki “one minutes!” çıkışının seçim öncesi oluşturulmuş bir senaryo olduğu yazıldı, çizildi, medyaya yansıdır. Benzer “güya İsrail karşıtı bir çıkış”ın önümüzdeki seçim günlerinde sahneleneceğini yazıyor İsrail gazeteleri.
Erdoğan, İran’a niye ambargo koyalım, Kasr–ı Şirin’den bu tarafa İran ile problemimiz olmadı ki, diye çıkışıyor. Irak meselesinde bize ambargo uygulattılar, kendileri çevre ülkeler üzerinden ticaret yaptılar; şu anda İran ile 10 milyar dolara ulaşmış bir dış ticaret hacmimiz var sizler dolaylı yollardan yaptığınız bu işi ben komşumla neden yapmayayım, diyor. Seçim üstü yeni vaziyet bu!
Dinleyen de zanneder ki, Erdoğan, BOP’ta üstlendiğini ilan ettiği misyonu Obama’ya iade etti.
Hatırlayın, İran konusundaki bu yaklaşım, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş’ın İran meselesi gündem edildiğinde yaptığı ikazdır, ortaya koyduğu perspektiftir.
Ermenistan ile protokoller imzalayan Erdoğan, işgal edilen Karabağ şartını ve sınırlarımızı hangi sebeple kapattığımızı ekranlarda birden hatırladı.
Bu kadarına da pes doğrusu diyorsunuz…
Erdoğan, seçim günlerinde pirim yapacak ne varsa onları sarılmış vaziyette… Gömlek değiştiriyor; seçimlik gömlek giyiyor.
Erdoğan, AB’ye bile sitem ediyor, fırça basıyor ekranlardan!
Türk milleti bunlara tekrar aldanırsa, vay o zaman Türkiye’nin haline!
KKTC halkı cambaza bak oyununu fark etti, AB’nin ve AKP’nin M. Ali Talat’ını postaladı. Darısı Türkiye’nin başına, Türkiye’deki Talatçıların, seçim üstü “milli roller”e soyunan AB’cilerin, Amerikancıların başına…

Source/Kaynak: yenimesaj.com.tr

Saturday 24 April 2010

Çarşamba gecesi uykusuz kaldık…

Aziz Karaca

Çarşamba gecesi Meltem televizyonu bizi ekrana çiviledi.
Muharrem Bayraktar ve Banu Avar, öyle hakikatler sergilediler,öyle enteresan sorulara öyle çarpıcı cevaplar verdiler ki kalkıp bir çay almaya bile fırsat bulamadık.
S ayın bayraktar’ın sunduğu ‘Diyalog’ programının konuğu o akşam araştırmacı-gezici gazeteci Banu Avar idi.
Şimdiye kadar yüz civarında ülkeyi gezmiş, her ülkenin en tepedeki adamları ile söyleşiler yapmış, bir birinden ilginç yüzlerce programa imza atmış, dik duruşu ile meşhur, delikanlı bir gazeteciyi Meltem TV ekranlarında gören seyirci sorular yağdırınca gece yarısını hayli geçti.
Uykusuz kaldık ama, böyle uykusuz kalmaya can kurban.
Bu program hem Meltem’de hem de diğer kanallarda tekrar tekrar yayınlanmalı ve sayın Bayraktar Banu Avar’ı daha sık misafir edip seyirci ile buluşturmalı.
Sayın başbakanın tartışmaya açtığı başkanlık sisteminden Dinler arası diyaloğa, güya hizmet ettiği söylenene Türk okullarından satılan vatan topraklarına yüzlerce soru ve tam isabetli cevaplar…
Bu program günler öncesinden ısrarla neden anons edilmedi diye de Meltem yetkililerine içimden sitem ettiğimi söylemeliyim.
Dinler arası Diyalog sorusunu tek cümle ile cevapladı sayın Avar; “Üst düzey bir Vatikan yetkilisi şunu demişti,biz sizinle değil, siz bizimle diyalog kuracaksınız”
Türk okulları hakkında ne düşünüyorsun sorusuna; “Özellikle Tük cumhuriyetlerindeki okulların hemen tamamını gezdim, belli zaman aralıkları gezdim, çocukların müthiş bir Amerikan ve İngilizce hayranı olarak yetiştiğine şahit oldum, kendi dillerinden sorduğum sorulara bile ısrarla İngilizce cevap veriyorlardı. Türkmenbaşı şunu demişti; bizler bağımsızlığımıza kavuştuğumuz ilk yıllar güya iş adamlarınızı yolladınız, bir baktık ki Amerika’nın taşeronları çıktılar. Şimdi de bir takım okullar faaliyette onlar da Amerika adına faaliyetteler.Siz, siz olarak ne zaman geleceksiniz?”
“Amerika , haçlılar o diyarda sevilmiyorlar, tutunamıyorlar, söz konusu okullar Amerika adına Truva atı vazifesi yapıyorlar”.
Bütün bu söylenenlerden benim çıkardığım da şu; değişik ülkelerdeki Türk okulları o ülkelerde Tayip Erdoğanlar, Abdullah Güller, Bülent Arınçlar yetiştirmek için özellikle kurulmuş,özellikle finansa edilen özel merkezlerdir.
Dediğim gibi bu programı kaçıran çok şeyler kaçırmıştır.
Hafta içinde mutlaka tekrarlanmalıdır.
Sayın Bayraktar’ı da sayın Avar’ı da yürekten kutluyoruz.

Source/Kaynak: yenimesaj.com.tr